16 Temmuz 2012 Pazartesi


1930'lar faşizminde solun hatası ve yeni CHP -Atilla Özsever (Yurt)
13 Temmuz 2012 -
Türkiye, “ileri demokrasi” adı altında totaliter ve faşizan bir sürecin koşullarını yaşıyor. 10 yıllık AKP iktidarı döneminde, bürokrasi, emniyet ve yargı tam anlamıyla ele geçirilmiş, üniversiteler susturulup YÖK kanalı ile hükümetin kontrolüne sokulmuş, medya büyük ölçüde “yandaş” hale getirilmiş, ordunun da bu sürece “uyumu” sağlanmış, yasama tamamen yürütmenin denetiminde olup tek parti, hatta tek adam egemenliği doruk noktaya ulaşmış bir umumi manzara söz konusudur. Tek kelime ile devlet, AKP’lileşmiş bir konumda gözüküyor.

Öte yandan İslami sermaye dışındaki burjuva kesimi siyasal iktidarın uygulamalarından ürkmüş bir durumda, eğitim sistemi piyasacı ve gerici bir anlayışla yeniden düzenleniyor, sendikalar da teslim alınmak isteniyor. Aydınlar, gazeteciler, öğrenciler, Kürtler, yani tüm ilerici ve muhalif kesim üzerinde bir “korku imparatorluğu” yaratılıyor. İnsanlar düşüncelerinden ötürü hapishanelere tıkılıyor.
***


Ülkedeki bu totaliter uygulama ve yönetim anlayışı, bir anlamda 1930’lar Avrupası’nı andırıyor. Bu çerçevede 1930’lar Avrupası’nı, Almanyası’nı hatırlamakta yarar var. Almanya’da Hitler iktidara gelmeden önce işçiler ve köylüler önemli haklara sahipti. 8 saatlik işgünü, toplu sözleşme hakkı, işsizlik sigortası, işyeri konseyleri, tarımda çalışan köylülere sendika hakkı gibi uygulamalar söz konusuydu.

Ancak Alman sanayicileri, bu haklara tepki gösteriyordu. Alman kapitalistleri, Hitler’i kullandılar, SA’lar, SS’ler işçi toplantılarını bastı, şiddet uyguladı. Ülkede Yahudiler, sendikacılar, solcular üzerinde bir “cadı avı” başladı, bir “korku imparatorluğu” egemen oldu.

Bu arada Alman sosyalistleri, komünistleri, küçük burjuvaziyi ve köylüleri yanına çekemedi. Sosyal demokratlar da sermaye ile işbirliği yaptı, toprak sahiplerine ve tekellere karşı mücadeleye girişmekten kaçındı.
***


Ekonomik bunalım, Hitler’in çok işine yaradı, 1929-1932 yılları arasında üretim düştü, işsizlik 6 milyonu buldu. Hitler ve Nazi Partisi, hoşnutsuz milyonlar için umut oldu. 1928’de 810 bin oyla 12 milletvekili çıkaran Nazi Partisi, 1930’da 6.5 milyon oyla 107 milletvekiline sahip oldu. 1931’de yapılan seçimlerde Nazi Partisi 230, sosyal demokratlar 183, komünistler ise 89 milletvekili çıkardılar.

İşçi sınıfı, Sosyal Demokrat Parti ve Komünist Parti arasında ikiye bölündü. Faşizme karşı işbirliği gerçekleşemedi. Alman sosyal demokratlarının zaman zaman kararsız kalması ve diğer burjuva partilerinin de yeni Nazi rejimi ile anlaşma içinde olması, Komünist Parti’yi içine alacak anti-faşist bir cephenin kurulmasını engelledi. Komünist Partisi de, bir çok kez sosyal demokratları “sosyal faşist” olarak suçladı, Sovyet lideri Stalin’in de etkisi sonucu bu kesimle tam bir işbirliğine girmedi.
***


Hitler, 1933’te iktidarı seçim yoluyla ele geçirdikten sonra ülkeyi kararnamelerle yönetmeye başladı. Alman Sendikalar Birliği, Nazi’lere destek verdi ve “Hükümetle aynı yüce amacın peşinde koştukları” yönünde açıklama yaptı. Nazi Partisi, 20 Nisan 1933’te sendikaları devlet yapısı altında 1 Mayıs kutlamalarına çağırdı. 2 Mayıs 1933’te ise tüm sendikalar dağıtıldı, Alman Komünist Partisi kapatıldı, malları Nazi Partisi’ne devredildi. Sosyalist ve komünist milletvekilleri öldürüldü, toplama kamplarına gönderildi. Almanya’da tek parti devleti kuruldu. Sosyal haklar gasp edildi.
***


Özetle böyle. CHP’nin 17-18 Temmuz’da Büyük Kurultayı var. Buradan çıkacak kararlar önemli. Türkiye’de güçlü ve etkin bir sosyalist sol yok ancak bu yönde önemli bir damar ve gelenek var. Sosyalist solun sosyal demokratlarla birlikte gerçek demokratik haklar, laiklik, sosyal devlet, ülkenin bağımsızlığı gibi temel konularda bu totaliter ve faşizan düzen anlayışına karşı bir demokrasi cephesi oluşturması gerekli hale geliyor. Bakalım CHP Kurultayı, bu çağrıya ne gibi bir yanıt verecek?


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder